Başvurular

Aile Bakanlığı bünyesinde ek ders karşılığı çalışan personelin sorunlarının araştırılması önerisi!

Aile Bakanlığı bünyesinde ek ders karşılığı çalışan personelin problemlerinin araştırılması önerisi!, iş başvuruları bölümünde Aile Bakanlığı bünyesinde ek ders karşılığı çalışan personelin problemlerinin araştırılması önerisi! ile alakalı başvuruyu siz değerli okurlarımız için bir araya getirdik.. Aile Bakanlığı bünyesinde ek ders karşılığı çalışan personelin problemlerinin araştırılması önerisi! ile alakalı tüm ayrıntılar makalemizde..

Başlıklar

Aile Bakanlığı bünyesinde ek ders karşılığı çalışan personelin problemlerinin araştırılması önerisi!

İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Engin Altay, Manisa Milletvekili Grup Başkan Vekili Özgür Özel ile Sakarya Milletvekili Grup Başkan Vekili Engin Özkoç aracılığıyla Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bünyesinde ek ders karşılığı çalışan personelin problemlerinin araştırılması maksadıyla 2/3/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (2340 sıra no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 3/3/2021 Çarşamba günlü birleşimde yapılması önerilmiştir. Önerge ile ilgili açıklamalarda bulunan CHP İstanbul Milletvekili Emine Gülizar Emecan, İYİ Parti Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş şu açıklamalarda bulundu;

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul)- CHP Grubu olarak Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bağlı kurum ve kuruluşlarda ek ders ücreti karşılığında görev yapan personellerin yaşadıklarına yönelik vermiş olduğumuz Meclis araştırması önergesi üzerine söz almış yer alıyor, sizleri saygıyla selamlıyorum.

AİLE BAKANLIĞI BÜNYESİNDE ÇALIŞAN PERSONELLERİN HAKLARI

Artık Türkiye’de âdet hâline gelmiş bazı şeyler var; örneğin, güvencesiz çalışma, örneğin, emekçilerin en temel haklarının gasbı. Ama bu çarpık düzen, çalışanların haklarını koruması gereken Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bünyesinde bulunan çalışanlar üzerinde oluyorsa oturup iki kere düşünmemiz lazım.

Şimdi, dün grup toplantımızda Sayın Genel Başkanımız da kelimelerine ekledi. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığında ek ders karşılığında çalışan personeller var ve bu personeller gerçekten bugünün Türkiyesi’ne, bugünün dünyasına yakışmayacak koşullarda çalışıyorlar. Bu çalışanlar Bakanlık oluruyla vazifeye başlıyor, görev onaylarının uzatılması için her sene aralık ayı içinde olur veriliyor ve 1 Ocak-31 Aralık tarihleri içinde çalışmaları sağlanıyor.

Çalışma saatleri

Peki, kim bu personeller? Sosyolog, öğretmen, sosyal çalışmacı, psikolog, hemşire. Nerede çalışıyorlar? Bakanlığın taşradaki sosyal hizmet merkezi müdürlükleri, engelli ve yaşlı bakım hizmetlerini değerlendirme heyeti, kadın hizmetleri birimi, koruyucu aile birimi, korunmaya gereksinimi olan çocuk birimi, sosyal ve ekonomik destek birimleri, şehit yakınları ve gaziler hizmet birimleri, il müdürlükleri, idari ve mali hizmetler birimi, personel işleri müdürlükleri yani kısacası, Bakanlığın her türlü biriminde görev yapıyorlar. Bu ek ders personelleri, Bakanlığın bünyesindeki kadrolu meslek elemanlarıyla birlikte asıl işleri yani aşağı yukarı aynı işleri yapıyorlar ve aynı biçimde imza atma yetkisine de sahipler. Ama ne kadar para alıyorlar diye incelediğimizde, aldıkları ücretin asgari ücretin altında kalması sebebiyle haftalık çalışma saatleri otuz saatten otuz beş saate çıkarılmış ama fiilî olarak kırk saat çalıştırıyorlar. Peki, hangi koşullarda çalışıyorlar? Bir kere güvencesizler, hiçbir hukuki güvenceleri yok, amirlerinin bir lafıyla işinden olabilmekteler, onaylarının bir yıllık olması sebebiyle her an işsiz kalma tehdidiyle yüz yüzelar, ücret yahut maaş eşitsizliği içindeler.

Bakın, İş Kanunu’nun 55’inci maddesine aykırı olarak ek ders personelleri, kendileriyle aynı meslek ve unvana sahip olan personelden yahut anlaşmali personelden fazla daha düşük bir ücrete çalıştırılmaktadırlar, diğer yandan aldıkları ücretler yönünden da kamuda çalışanlar içinde en az ücret alan grup içinde yer alıyorlar.

PERSONELLERİN SOSYAL HAKLARI YOK

Diğer bir konu, bu arkadaşlar, en temel özlük haklarından da yoksunlar. Çift taraflı anlaşma akitleri yok, çalışma statüleri belirsiz. Bu nedenle yıllık izinleri, analık izinleri, evlilik izinleri yok; eğlenmeye, dinlenmeye hatta hasta olmaya bile hakları yok. Tazminat alamıyorlar, işsizlik sigortasına dâhil edilmiyorlar. Bakanlığın öteki personelleri gibi Bakanlıkça tertip edilen eğitimlere, projelere dâhil edilmiyorlar; harcırah gibi, yemek parası gibi, nöbet hizmeti gibi fiyatlarıni alamıyorlar. Hâlbuki saha görevleri de var bu çalışanların ve ek masrafları oluyor. Kimlik kartları var ama resmî işlemlerde kullanamıyorlar.

Köler Düzeni Kuruluyor

Kadrolu ve anlaşmali personellerle aynı işi yapıp, aynı imza yetkisine sahip olup bu kadar hak yoksunluğu içinde çalışıyor olmak kabul edilebilir bir durum değil. Sonuç olarak ortaya şöyle bir durum çıkıyor: Türkiye’de emekçiler görünmüyor, iktidar gözünde hepsi birer hayalet; çalışıyorlar, emek veriyorlar hatta ölüyorlar ama bir türlü görünmüyorlar. Çünkü ülkeyi yönetenlerin gözü, kulağı, en mühimsi vicdanı kapanmış. Gördüğünüz gibi bir Bakanlık kendi personeli üzerinde bile bir köle düzeni uyguluyor.

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi 23’üncü maddesi: “Herkesin kendisi ve ailesi için insan onuruna yaraşır ve gerekirse her türlü sosyal koruma önlemleriyle desteklenmiş bir yaşam sağlayacak, adil ve uygun bir ücrete hakkı mevcuttur.” diyor. Dolayısıyla, söz konusu bu personelimizin özlük hakları sağlanmalı, eşit işe eşit ücret ilkesi hayata geçirilmeli ve maaş iyileştirmeleri yapılmalıdır. Bakanlık içinde ötekileştirilen, her türlü haklardan muaf tutulan, düşük ücretlerle sömürülen bu personelin poblemleri derhâl çözülmelidir.

5 Bin Personeli İlgilendiriyor!

5 bin personeli etkileyen bu uygulamanın örnek teşkil etmemesi ve kurumlar içinde bulaşıcı olmaması için, bu problemi, Parlamento olarak ele almak durumundayız. Bu sorunun araştırılıp çözüme kavuşturulması lazım. O nedenle, hiçbir parti ayrımı yapmadan hepinizi bu önergeye destek vermeye davet ediyor.

EK DERS KARŞILIĞI ÇALIŞTIRILAN ÖĞRETMENLER

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya)- Malum, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığında çalışan, çoğu öğretmen olan kardeşlerimizin mühim poblemleri var. Burada çözüm metotları tabi ki ki Mecliste aranacak; bu manada, bu önerinin buraya getirilmesi bi hayli doğru olmuştur ve biz de destekliyoruz.

Öğretmenler, eğitim ve öğretim yaşamının bel kemiğidir. Buna rağmen, ne yazık ki öğretmenlik toplumsal statüsü düşük bir meslek hâline gelmiştir. Özellikle ücretli öğretmenlerimizin yaşamış olduğu sorunlar öğretmenlik mesleğini itibarsızlaştırmaktadır. Millî Eğitim Bakanlığında ücretli öğretmen, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bünyesindeyse ek ders karşılığı çalışan öğretmenlerimiz mağdur edilmektedir. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bünyesinde ek ders karşılığı çalışan hemen hemen 5 bin meslek elemanı mevcuttur. Bakanlığa bağlı kuruluşlarda ek ders karşılığı yani saatlik ücretle çalışan hemşire, fizyoterapist, öğretmen, sosyolog, psikolog gibi bir çok alandan meslek elemanları haftada otuz beş saat üzerinde çalışmaktadır. Her 2 Bakanlıkta görev yapan gerek ücretli öğretmen gerekse meslek elemanı statüsünde çalışan öğretmenlerimizin ortak poblemleri şunlardan oluşmaktadır: Öncelikle, ücretli öğretmenlerin en büyük sorunu iş güvencelerinin olmayışı ve aldıkları maaşların çok az olmasıdır. Aslını söylemek gerekirse “maaş” bile demek doğru değildir, “ek ders ücreti” demek daha doğru bir tanımdır. Girdiği ders başına ücret alan öğretmenler asgari ücretin altında çalışmış oluyorlar, tatillerde ek ders ücreti kesiliyor, kadrolu ve ücretli öğretmen maaşlarının üçte biri kadar ücret alıyorlar. Üstelik öğretmenlerin kadrolu öğretmenlikten farkı işlerinin geçici olmasıdır.

Ücretli Öğretmenlerin Sorunları

Kadrolu bir öğretmen geldiğinde ücretli öğretmen hemen kapı önüne bırakılıyor. Ücretli öğretmenlerimizin sigorta primleri eksik yatıyor, özlük haklarından yoksunlar ve amirlerinin iki dudağı içinde çalışmak mecburiyetindedirler. Hiçbir güvenceleri olmadığı gibi yarın çalışıp çalışmayacaklarından ne yazık ki emin değiller. Her sömestir zamanında anlaşmalerini yenilemeleri gereken bu insanlar “Bir sonraki gün işimiz var mı, yok mu? Bizim işimiz devam edecek mi?” endişesi içinde çalıştırılmaktadırlar.

Çalışanlar Mobbinge Maruz Bırakılıyor

Mobbinge maruz kalıyorlar, aynı işi yapmalarına rağmen kadrolu personellerle eşit muamele görmüyorlar. Çoğu ücretli öğretmen tüm yıl boyunca fiyatları kesilmesin diye izin almadan çalışmak zorunda kalıyor. İzin aldıkları zaman fiyatları kesiliyor, statüleri yok, kendilerini ifade etmeye zorlanıyorlar, her daim geri planda kalıyorlar. Ayrıca her görev aldıkları okulda geçici gözüyle bakıldığı için huzursuz bir okul ortamında çalışıyorlar. Ücretli öğretmenlerimiz ve meslek elamanları için yıllık izin, doğum izni, süt izni ise bir hayal. Ücretli öğretmenler başta olmak üzere kamuda çalışan tüm geçici personel kadroya geçirilmelidir, adalet buradadır, hak buradadır. Şu kamudaki kadrolu kadrosuz, geçici A grubu, B grubu, C grubu ayrımına artık bir son verelim. Bütün devlet memurlarını 4-A kapsamına alarak şu kamu düzenine bir huzur, güven getirelim diyor, bu vesileyle hepinize saygılar sunuyorum.

ÇALIŞANLARIN MAĞDURİYETLİKLERİ

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş)- CHP grup önerisi üzerine grubum adına söz aldım. Tabii, bu mühim bir Meclis araştırması önergesi çünkü gerçekten, aslında çalışma yaşamında bir Bakanlığı fokuslamış, bir Bakanlıkta farklı statülerde çalışan bireylerin mağduriyetlerine dikkatimizi çeken bir önerge. Bu anlamıyla mühim olduğunu düşünüyorum. Lakin bu önergeden yola çıkarak aslında nasıl bir çalışma yaşamı olduğuna, AKP’nin nasıl bir çalışma rejimi inşa ettiğine de yakında zamandan bakmamız gerekiyor. Birincisi ve en mühimsi, aslında bugün anayasal bir devlet düzenine, Anayasa’nın temel maddesi olan insan onuruna yaraşır kadrolu, güvenceli bir çalışmanın artık istisna olduğunu göze çarpıyor. Bu hemen hemen çok ufak bir azınlığın, çok sınırlı bir azınlığın ulaşabildiği bir durum.

Bu kadar çeşitli istihdam şekillerinin olmasının amacı ne?

Onun dışında ne var kıymetli arkadaşlar? İstihdam şekillerindeki çokluluk meselesi. Yani bir bakanlık düşünün, Çalışma Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı veya başka bir bakanlık, aynı işi yaptığı hâlde birden fazla statüde çalışan, istihdam edilen insanlar var. Yani ben Sağlık Bakanlığında çalıştım; 657 var, 4/A var, 4/B var, 4/C var vesaire, var da var. Peki, bu kadar çeşitli istihdam şekillerinin olmasının amacı ne? Çünkü her istihdam şekiliyle aslında AKP bir hak tırpanlaması yapıyor. Her getirdiği istihdam şekiliyle bir önceki hakları elinden alıyor ve deyim yerindeyse, aslında çalışan insanları yapayalnız, özlük hakları olmadan, hiçbir sosyal güvenceleri olmadan kölelik koşullarında çalıştırıyor.

Bakanlık önce kendisinden başlamalı

Şimdi, bu önerge de neye ilişkin? Aile ve Çalışma Bakanlığına. Bakın, Çalışma Bakanlığı yani çalışma yaşamını düzenleyen bakanlık ama sanırım önce kendisinden işe başlaması gerekiyor çünkü kendi istihdam ettiği insanları kölelik koşullarında çalıştırıyor, bu insanlara değer vermiyor; buradaki öğretmelere, hemşirelere, psikologlara, sosyal araştırmacılara değer vermiyor; onları özel sektörün bile çalıştırmayacağı, çalıştırdığının altında koşullarda çalıştırıyor. Peki, bunu niye yapıyor kıymetli arkadaşlar? Çünkü insana dair bir bakışı yok. Bugün çalışma yaşamını bir maliyet olarak gören neoliberal bakış Bakanlığın kendisine de sirayet etmiş durumda. Bütün özlük hakları, bütün sosyal hakları, çalışma yaşamına dönük her türlü kadroyu kendisi için bir maliyet olarak görüyor ve kendisini tam da iş veren aklıyla örgütleyip bu maliyetlerden kurtulmak için de bütün bunları yok sayıyor, bütün bunlardan azade bir çalışma rejimini yerleştirmeye çalışıyor.

Özlük Haklarından Yoksunlar

Şimdi, önergede de var, sayılmış işte. Nelerden yoksunlar? İş güvencesinden yoksunlar, özlük haklarından yoksunlar.

Birçok yatılı kurumda nöbet tuttukları hâlde nöbet ücreti alamıyorlar, sahaya çıktıkları zaman yolluk alamıyorlar -kadrolu olanlar aldığı hâlde yolluk ödenmiyor bu insanlara- bir biçimde bir çok kurum içi eğitim olanaklarının dışında tutuluyorlar ve bütün bunları yapan bakanlığın adı Çalışma Bakanlığı yani bizim sabah akşam özel sektörde de olsa kamusal hayatta da olsa her türlü haksızlıkta, hukuksuzlukta kapısını çalacağımız, bu işçilere, bu çalışanlara, bu emekçilere “Niye bu çalışma yaşamını reva görüyorsunuz?” diyeceğimiz Bakanlığın kendisi aslında taşeron koşullarında işçi çalıştırıyor, taşeron koşullarında emekçileri çalıştırıyor. Bunun hem Anayasa’ya hem ülkeler arası anlaşmalere aykırı olduğunu ama en temelde de insanlık onuruyla bağdaşmadığını ifade etmek istiyorum.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu